Temiz Enerji Kaynağı SU

Enerji kaynağı veya yakıt tâbiri ile, günümüzde en yaygın olarak kullanılan maden kömürü, petrol, bunlara bağımlı, hava gazı ve tabii gaz kastedilir. Halen kullanılan bir diğer kaynak ise ağaç ve bundan elde edilen odun kömürü'dür. 50 yıl varki, odun artık enerji kaynağı olarak eskisi kadar pek kullanılmıyor; yeşilliğe, ağacı süsleyen yapraklara son derecede muhtaç hale gelmemiz sebebiyle... Gerek fosil yakıtların çevreye verdiği zararlar ve sınırlı oluşu, gerekse de atom enerjisi santrallerinin ortaya koyduğu tehlikeler dikkate alınarak bütün dünyada temiz ve tehlikesiz yeni enerji kaynaklarına bir yöneliş sözkonusudur.

İleri teknolojiye sahip ülkeler, bu enerji kaynaklarının son derece tabiatı tahrip edici ve çok yakın zamanda bitip tükenecek olan nesneler olduklarını çok iyi bildiklerinden, insanlığın muazzam enerji ihtiyacına çâreyi, su'da bulmuşlardır.

Su bir yakıt haa... Olacak şey mi?!.. Şimdi değil de yüz yıl önce birisi çıkıp, "su'yu, çeşitli âletlerinizin ve vasıtalarınızın depolarına doldurunuz ve ateşleyici düğmesine basınız veya kibriti çakınız... Su yanacak; en güzel görünümde mavi alevler saçacak, sobaysa en güçlü biçimde ısınacak ve ısıtacak; is, kurum, duman, koku yapmıyacak; tüm ev âletleriniz tıkır tıkır işleyecek; otomobiliniz, treniniz, uçağınız, vapurunuz fırtına gibi hızla hareket edecek; elektrik jeneratörleriniz çalışıp, lambalarınıza ışık saçtıracak; hatta fezaya gidip geleceksiniz", deseydi, bu kişiye haklı olarak, deli yahut da en azından hayalperest, denecekti....

Ama, işte o kişi, Jül Vern (Jules Verne) adlı bilim-kurgu yazarı, bunu yazdı ve yayınladı. Kitapları, 120 yıldan beri her dile tercüme edilip tekrar tekrar yayınlanan, zevkle sürükleyici olarak okunan eserler oldu. Sinemaya da aktarıldı ve ilgiyle seyredildi, âdeta içinde yaşandı... Bu kadarla da kalmadı.

Gerçekçi bilim adamları, zaten her hakikate dönüştürdükleri hayaller üretir, hayallerle yaşarlar. Jül Vern'in bu hayal edişinden de öylesine etkilendiler ki, bugün bu hayal, yani ateşi söndürmede kullanılan su, yarınların medeniyetine güç, tertemiz ateş ve enerji kaynağı oldu...

Jül Vern, orijinali Fransızca, "L' ile mysterieuse" ve ingilizcede "Mysterious İsland" adlı 120 yıl önce yazıp yayınladığı dilimize de "Esrarlı ada" ismiyle tercüme edilmiş kitabında ay-nen şöyle demektedir: "Su, hiç şüphe yok elektrik akımı ile, onu teşkil eden temel unsurları olan Hidrojen ve Oksijen'e ayrıştırılmış olacak. Bu maddeler o zaman, kontrol edilebilir çok kuvvetli güç olacak, inanıyorum ki su bir gün gelecek, içindeki bu maddeler, (oksijen ve hidrojen) birlikte ve ayrı ayrı kullanılarak, yakıt olacak; ısınmanın ve aydınlanmanın bitmez tü-kenmez enerji kaynağını teşkil edecektir. Kömür, böylesine bir dayanıklılık gösteremiyecektir. Birgün buhar makinelerinin depolarını ve lokomotiflerin (ki o zaman buharlı idiler) kömür vagonlarını, kömür yerine yoğunlaştırılmış bu iki gazla (kısaca suyla) doldurulmuş göreceğiz. Bu gazlar o ocaklarda muazzam kalori gücü vererek yanacaklar...

Gene inanıyorum ki, birgün kömür kaynakları tükenecek ve biz kendimizi su ile ısıtacağız. Su geleceğin kömürü olacaktır..." Jül Vern'in bu kehaneti, günümüzde aşağı yukarı gerçekleşmiş, insanlığın ve medeniyetin geleceği için ümit kaynağı olmuştur.

İçinde bulunduğumuz günlerde ve yıllarda, fosil yakıtlar olan kömür ve petrol hızla azalmakta, kaynakları kurumakta, geriye kalanlar da hızla pahalılaşmaktadır. Faydalandığımız bütün sanayi kuruluşları, fabrikalar ve de bütün deniz, kara ve hava nakil vasıtaları tükenmekte olan bu fosil yakıtlara göre tanzim olunmuşlardır. Onları Hidrojenle çalıştırmak mümkün değildir, ve olamaz da... Bu bakımdan bütün bu Kömür ve Petrol makinalarını atıp yerine hidrojene göre olanları kurmak, bütün sanayii ağır bir zarara sokmak olacağından, bu iş göze alınamamaktadır... Üstelik Petrol ve Kömürün tam olarak arıtılamayan artıkları, atıkları tüm tabiatı kirletmekte, havaya saçılan SO2, CO ve CO2 yüklü dumanlar, nefes aldığımız havayı zehirlediği gibi, bunlarla birleşen bulutlar (Su zerrecikleri) asit yağmurları meydana getirip toprağı yaşanamaz ve bitkileri yaşayamaz hâle sokmaktadırlar. Ayrıca suları ve toprağı pisleyip zehirleyen ağır kül ve katran artıkları, insana emanet edilen bu Cennet gibi dünyayı Cehennem'e çevirmektedir... Bütün bu ağır zararlarına rağmen petrolün ve kömürün, bugünkü hızla kullanılması ile yakın gelecekte muhakkak bitip tükeneceği, zaten çok tehlikeli olan o yeraltı madenlerinden artık eli boş dönüleceği de bir gerçektir....

Hem sağlığı korumak hem de tertemiz enerji ile, mesut yaşamak için su enerjisini bir an evvel kullanışa sokmak mecburiyetindeyiz... Zaten, Batılı ülkeler bu işe, kademeli bir biçimde, kirletici enerji kaynaklarını bırakarak, bıraktırarak başladılar bile...

Su ayrıştırılarak elde edilen hidrojen, hiçbir artık bırakmadan, daha doğrusu, yanıp geriye yalnız tertemiz su bırakarak, enerji vermektedir. Su gazı denilebilecek hidrojen (=yanınca, su doğuran demektir) hiç bir değişiklik olmaksızın tabii gaz borularıyla şehirlere, evlere verilebilecektir. Bu gün kullanılan tabii gaz, CO gibi tehlikeli ürünleri de verebilen bir gazdır (Doğal gaz= Metan = CH4= yani karbonlu hidrojen). Tabii gaz da, yeraltı depolarından gel-mektedir.... Ki o da kısa ömürlüdür; istikbali meçhuldur. Hidrojen gazı, borularla sevk dışında, sıkıştırılmış gaz halinde şimdiki gaz tüpleriyle her yere sevkedilip, kullanılabilecektir...

Ama hidrojenin kaynağı olan ve dünyamızın en az üçte ikisini hatta dörtte üçünü dolduran su, asla bitip tükenmeyecek ve de Hidrojen gazını kullanmakla tabiatta hiç bir pislik oluşmayacağından, havanın, suyun ve toprağın kirlenmesi de sözkonusu olamayacaktır. Su'dan elde edilen hidrojen, yanınca gene su olacağından, pratik olarak su kaybı da olmayacaktır...

Sıvı haline getirilip hususi tüplere konulan Hidrojenle, şu anda bilinen hiçbir yakıtla mümkün olmayan fezanın derinliklerine ulaşılabilecek ve diğer yıldızlara gidilebilecektir. Zaten feza yolculuklarının deneme çalışmalarında, Ay'a gidiş dahil, su gazı-Hidrojen kullanılmıştır ve de kullanılmaktadır...

Su, yakıt olan Hidrojene aynştırıldığında, beraberinde Oksijen (O2) de elde edilmektedir. Oksijen de Hidrojen kadar, hatta ondan da fazla muhtaç olduğumuz hayatî bir maddedir. Hidrojen dahil, tabiattaki bütün yanıcılar, mutlaka bir yakıcıya muhtaçtır. İşte o da Oksijendir. Bütün canlılar ve canlılık âlemi Oksijene muhtaçtır. Nefes aldığımız havada, değil Oksijenin yokluğu, azlığı bile ölüme götüren bir sebep olur... Dolayısıyla; SU'yu ayrıştırıp, en temiz enerji kaynağı olan yakıtı, yani hidrojeni depolarken, çıkan ve serbest kalan oksijen de, pek çok sebeplerle Atmosferden azalan Oksijeni takviye eder. Yalnız bu kadarla da değil, Oksijen aynı zamanda en pis Sanayii artıklarını bile zararsız hâle getiren bir temizleyici sidir. Denizlerin ve toprağın kirliliği. Oksijenle yıkanıp tertemiz olmaktadır. Ciğerleri nefes alamama durumuna girmiş ölümcül hastalara dahi Oksijen teneffüs ettirilir. Kirli yaraların, ölü doku artıkları, ve de mikropları Oksijenli su ile temizlenir....

Şu muhteşem İlâhî hikmete bakınız... Dünyamızda pek bol olduğu için itibar görememiş, kirletilerek zehirlenmiş ve zehirlenmekte olan su... Tabiattaki en basit bileşik. H2O, su... Ne muazzam bir hayat, enerji ve tertemiz sağlık kaynağı, çok şükürler olsun Yaradan'a..! Ne mutlu Yüce Yaratıcının kâinatta koyduğu hikmetleri usanmadan araştırarak insanlığın hizmetine sunan ilim adamlarına...


Konular