Kadınların postpartum depresyonu

Kadınlar doğum sonrasındaki ilk yıl, anksiyete bozuklukları, obsesisf kompulsif bozukluk, depresyon ve psikoz gibi psikiyatrik hastalıklar açısından risk altında.

Amerikan Hastanesi Psikiyatri Bölümü'nden Dr. Gülçin Arı Sarılgan, "Ancak depresyon bu hastalıklar açısından en baskınıdır. Bu nedenle doğum sonrası psikiyatrik hastalık dendiğinde ilk akla gelen depresyondur. Sıklığı yüzde 5 ile 20 olarak bildirilmekle beraber, genel bazal sıklığının yüzde 10 olduğu kabul edilir" diyor.

Dr. Sarılgan, doğum sonrası depresyonun bulgularının, doğum sonrasındaki ilk günlerde sıklıkla görülen 'Postpartum blues' yani 'Lohusalık hüznü'nden ayırt edilmesinin güç olabildiğini söylüyor:

"Postpartum blues, yeni doğum yapmış annelerin yüzde 50-70‘nde görülen normal sınırda olan bir üzüntü veya endişe hali, kolay ve sık ağlama, en yakınlarına sıkıca bağımlılık tablosu şeklinde ortaya çıkar. Bu durum genellikle en fazla on gün sürer ve belirtiler kendiliğinden yakınların sosyal desteği ve ilgisiyle kaybolur. Lohusalık hüznüne sebepleri arasında; kadında doğumla birlikte ani gelişen hormonal değişiklikler, doğum süreciyle ve bebekle ilgili endişeler ve annelik rolünün kadına getirdiği sorumlulukların farkındalığı sayılabilir. Daha nadir olarak on doğum yapan kadından birinde daha şiddetli bir depresyon tablosu gelişebilir. Doğum sonrası depresyon genellikle daha geç 2.ve 8.haftalar arası başlar ve en çok 1 yıl kadar sürer.

ANNE BEBEĞİNE ZARAR VEREBİLİR
Tedavi görmeyen kadınlarda 3 ay ile 1 yıl arasında kendiliğinden düzelebilir. Annenin bebeğine karşı ilgisizliği ön plandadır. Anne bebeğine zarar vermeye kalkışabilir. Rahatsızlığın en üzücü tarafı bu rahatsızlıkta hastaların yüzde 4’ünde rastlanabilen bebeğini öldürme (enfantisid veya filisid) davranışıdır. Bu sebeple hastalık kişinin çevresince önemsenmeli ve dikkatli olunmalıdır. Ağır depresif belirtiler yanında intihar düşünceleri ya da girişimleri görülebilir. Doğum sonrasında ortaya çıkan ağır bir depresyon, kadının ileriki yaşamını da etkileyecek Bipolar Bozukluk-Manik Depresif Hastalığın ilk atağı da olabilir. Bu nedenle PPD geçiren kadınlar psikiyatri uzmanı tarafından uzun süreli olarak izlenmelidir.

Bazı risk etmenlerini taşıyan kadınlarda doğum sonrası depresyonun daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bu risk etmenleri kadının ya da eşinin işsizliği, sosyal desteğin yetersiz olması evlilik sorunları, beklenmedik yaşamsal olaylar (ölüm,ayrılık gibi), planmamış gebelikler, multiparite, daha önceki gebeliklerde depresyon geçirilmesi, yüksek riskli gebelik yaşamış olması, kayıpla sonlanan gebelik ve doğum deneyimleri, erken anne-bebek ayrılığı ve bebeğin bakımı ile ilgili duyulan kaygılardır. Bir ya da daha fazla risk etkeni taşıyan kadınların doğum sonrası depresyon için taranması önerilmektedir. Tarama için en sık kullanılan yöntem ise Edinburgh Postpartum Depresyon Skalasıdır."

EMZİRMENİN OLUMLU VE OLUMSUZ ETKİLERİ OLABİLİR
Biyolojik, genetik ve hormonal etkenlerin yeni doğum yapmış kadının anksiyete eşiğini düşürdüğüne dikkat çeken Dr. Gülçin Arı Sarılgan, bu özelliklerin günlük stres yaratan durumlarla başa çıkmayı zorlaştırdığını söylüyor ve şöyle devam ediyor:

"Genetik etkenlerin üstünde durulmasının sebebi postpartum depresyon gelişen kadınların birinci derece akrabalarında mizaç bozukluğu oranının, normal populasyona göre daha yüksek olmasıdır. Hormonal sebepler incelendiğinde, bazı veriler östrojen hormonunun rolü olduğunu düşündürse de yapılan araştırmalar bunu desteklememiştir. Gebelik boyunca yüksek olan östrojen düzeylerinin doğumla birlikte ani düşmesinin postpartum depresyon ile ilgili olmadığı görülmüştür. Kortizol düzeyinin etkisini değerlendiren arştırmalarda da anlamlı bir sonuç çıkmamıştır. Bazı araştırmacılar, doğum sonrası geçici tiroid disfonksiyonunu PPD ile ilişkilendirmişlerdir. Depresif mizacın tiroid bozukluğu ile ilgili olabileceği düşünülmektedir.

PPD ele alındığında anne sütü ile beslemenin olumlu ve olumsuz etkileri olabilmektedir. Anne sütü veren kadınlar, kendilerine ayıracak zamanlarının çok az oluşu, emzirme nedeniyle uykusuz kalmaları, ilaç kullanmaları gerektiğinde bebeğe zararı olacak endişesi duymaları gibi nedenlerle kolaylıkla negatif duygudurumuna girebilirler. Bunun yanında anne sütünün hızla kesilmesinin bazı hormonal değişiklikler yoluyla depresif belirtileri daha da kötüleştirdiği düşünülmektedir.

DEPRESYON YILLARCA SÜREBİLİR
Doğum sonrası depresyon sık görülmesine karşın çoğu kez tanı konulamamaktadır. Bu durumun başlıca nedenleri kadının negatif duyguları nedeniyle kendini yalnız hissetmesi veya utanması, rutin kontrol için çağrıldığı doğum sonrası 6. haftaya kadar doktorla görüşme olanağı bulamamış ya da hangi bölüme başvuracağını bilememiş olması, yeni doğan bebeğin verdiği heyecanla yakınmalarını dile getirememesi olabilir. Ayrıca çevrenin ilgisinin daha çok yeni doğan bebek üzerinde oluşu sebesibiyle PPD atlanabilir.

Ülkemizde PPD ile ilgili yapılan çalışmalar oldukça yetersizdir. Çok merkezli ve büyük sayıda gebenin doğum sonrası takibi ile yapılacak çalışmalar ile Türk toplumuna özgü risk faktörleri daha net saptanabilir. Sağlık çalışanları, anne ve bebek için ciddi tehdit oluşturan bu hastalığa karşı daha duyarlı olmalı ve uygun müdahale zamanında yapılmalıdır. PPD’nun eğer hafif veya orta şiddette ise annenin emzirmeyi bırakması önerilir ve antidepresan tedavi başlanır. Hasta yakın takibe alınır ve ayrıca hastanın eşiyle de görüşme yapılarak durumu hakkında bilgi verilir. Destekleyici terapi uygulanır. Tablonun şiddetli olduğu bazı durumlarda psikiyatrik hospitalizasyon, elektroşok tedavisi düşünülebilir. Eğer PPD erken dönemde ve yeterince tedavi edilmezse, yıllarca sürebilen tedavisi zor bir hale dönüşebilir."